…Kör de bilir Avanos’un yolunu;
Testi, bardak kırığından bellidir…Abdullah Kılıç
Şair, Avanos’u bu iki dizenin içine sığdırmış. Ancak birkaç sözcükten oluşan tarifi anlamak için arif olmaya gerek yok. Avanos’un özelliğini dünyaya en iyi tanıtan dizeler bunlar… Evet, gerçekten de eskilerin dediği gibi Orta Anadolu’nun orta yerinde, bir zamanlar Aksaray-Gülşehir-Kayseri kervan yolu üzerinde yer alan Avanos’u bulmak, bilmek o kadar zor değilmiş… Yüzyıllar ötesinden günümüze dek gelen çömlekçiliği ile ünlü bu tarihi beldenin taşlı topraklı yollarına dağılmış kırık testi, çömlek parçalarından nereye geldiğini herkes hemen anlarmış…
Antik Halys’in yani binlerce yıldan beri gürül gürül akmaya devam eden Kızılırmak’ın ikiye böldüğü ilçe, Ürgüp, Göreme gibi Kapadokya bölgesinin üç önemli turistik odak noktasından birini oluşturuyor… Nevşehir’in 18 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Avanos yakınlarındaki ünlü Çeç tümülüsü 32 metrelik yüksekliği ile Gordion, Nemrut, Karakuş gibi Anadolu’nun en büyük kral mezarlarından biri. “Nerede su varsa, orada yaşam ve medeniyet vardır” felsefesinden yola çıkarak, Avanos’un geçmiş tarihine baktığımızda, ilk yerleşim izlerinin Hititlere kadar uzandığına ve yöreye özgü çanak çömlekçiliğin de ilk defa Hititler tarafından başlatıldığına tanık oluyoruz.
İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana dev bir yılan gibi kavis çizerek Orta ve Kuzey Anadolu bölgelerinin önemli bir kesimini bıkmadan usanmadan sulayıp Karadeniz’e dökülen, yüzyıllar önce Büyük İskender’in doğu seferinde Makedon ordularına yol gösteren Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak, Avanos yakınlarında suladığı tüflü, killi topraklar nedeniyle adına yakışır bir kızıllığa bürünüyor. Gene binlerce yıldan bu yana yatağı etrafında bırakmış olduğu kızıla kaçan killi, zengin çamurla testiden güvece; küpten çanağa kadar geniş bir yelpaze içine yayılan, yöreye özgü seramik, çanak çömlek işçiliğinin yapılmasına olanak sağlıyor. Dededen kalma tezgâhlarının başında, yıllardan beri durup dinlenmeden yoğurdukları çamura şekil vermeye devam eden ve her biri değme birer seramik sanatçısı olan Avanoslu çömlekçilerin maharetli parmaklarıyla yarattığı ürünler, yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da büyük rağbet görüyor.
Tarihi MÖ 2000’li yıllara kadar uzanan Avanos’un, Hititler döneminde Zu-Winasa, kimi tarihçilere göre de Nenassa olduğu varsayılan adları, yüzyıllar sonra Yunan ve Roma dönemlefrinde Venessa adını alıyor. Bizans döneminde de Vanote’ye dönüşüyor. Daha sonraki yüzyıllarda ise Selçuklu Türkleriyle birlikte Selçuk ordusu kumandanlarından Evranos Bey’in adını aldığı öne sürülmekte. Evranos adı Osmanlı döneminde de Avanos olup çıkıyor.Tarihçi Strabo’nun MÖ 58-MS 25 yılları arasında kaleme aldığı “Coğrafya” adlı eserinde de naklettiği gibi Venessa, Kayseri (antik Mazaca) ve Kemerhisar (antik Tyana ya da Eusebia) yerleşim bölgelerinden sonra, gerek politik gerekse dini açıdan Kapadokya Krallığı sınırları içindeki üçüncü önemli merkezdi. Eserde ayrıca, buraya yerleşmiş olan tanrı Zeus ve Uranos kültünün varlığından da söz ediliyor.
Ancak, Kapadokya’daki hemen bütün yerleşim bölgelerinde olduğu gibi Avanos ve çevresi de Roma zulmünden kaçıp, bölgeye yerleşen Hıristiyanlarla önem kazanıyor. Kapadokya bölgesinin en eski kiliselerinden olan Yamanlı Kilise, birkaç yıl önce belediyenin aldığı bir kararla, Vatikan’dan gelen temsilcilerin de bulunduğu bir törenle ibadete açılarak bölgeye gelen dini grupların hizmetine sunuldu.Avanos’un kazanmış olduğu önemli tarihi yapılardan biri de Saruhan Kervansarayı. Yapı 13. yüzyılda Selçuklular tarafından yörenin sarı tüf taşlarıyla inşa edilmiş. Ayrıca, bugün ilçe merkezinde yer alan ve yüzyıllardan beri ibadete açık tutulan Alaaddin Camii de Avanos’taki ikinci Selçuklu eseri olarak karşımıza çıkıyor.
Nevşehir yönünden gelip, Kızılırmak üzerinde ilçeyi ikiye ayıran köprüye girildiği zaman, tam karşıda sarı tüf kayalar arkasında yükselen görkemli bir konak hemen göze çarpıyor. İlk sahibinin adıyla anılan Doktor Hacı Nuri Bey konağı, Avanos’un Orta Mahallesi’ndeki günümüze kalmış eski Avanos evlerinin en güzel örneklerinden biri.Yüzyılımızın başlarında yapılan konağın önünden geçip ilçe merkezine girildiğinde, hemen her bir tarafta göze çarpan çömlekçi atölyeleri ve halı mağazaları, Avanos’un geçmişinden günümüze uzanan renkli görüntüleri sergiliyor. Tüm Kapadokya bölgesinde olduğu gibi, ilçe çevresindeki bağ ve bahçelerde de çok kaliteli üzümler yetiştiriliyor. Avanos’ta ırmak kıyısında yer alan restoranlardan birine oturup Kapadokya üzümlerinden yapılan enfes bir yöre şarabı eşliğinde, Kızılırmak’ın ünlü yayın balığını yemek, şüphesiz Kapadokya seyahatinin en keyifli ve lezzetli anılarından birini oluşturacak.